2.1 C
Kiev
Salı, Mart 19, 2024
spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

Rusya-Türkiye:Nereden nereye…

turkiye-rusya-nereden-nereye_1450218429

Medya Günlüğü Genel Yayın Yönetmeni Cenk Başlamış, BBC Türkçe Servisi için Türkiye-Rusya ilişkilerinin çok kısa süre içinde nasıl bir dönüşüm geçirdiğini yazdı:

İnsanlar gibi devletler için de iz bırakan tarihler, resmi hafızaya kazınan günler ve yıldönümleri vardır. İnsanlar gibi devletler de bazı tarihleri çoşkuyla kutlar, öfke duyarak hatırlar ya da yok sayar…

Mesela 24 Kasım 2015…

Yani, bir Rus savaş uçağının Türk havasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürüldüğü tarih. İki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası olan 24 Kasım yol açtığı deprem ve artçılarıyla Türk-Rus tarihindeki yerini çoktan aldı.

Mesela 15 Aralık 1997…

Yani, Türkiye’nin ABD’nin tepkisini çekme pahasına Mavi Akım yoluyla Karadeniz’in dibine döşenen boru hatlarıyla Rusya’dan doğal gaz almaya başladığı tarih. Ama “uçak olayı” bu önemli yıldönümümü sıradan, hatta neredeyse kimsenin hatırlamadığı bir güne dönüştürdü.
Ne kadar ilginç ki, eğer 24 Kasım olmasaydı 15 Aralık 1997’nin yıldönümünü iki ülke çoşku içinde kutlayacaktı, hem de bugün, hem de en üst düzeyde. Çünkü iki ülkenin cumhurbaşkanları, Vladimir Putin’le Recep Tayyip Erdoğan 15 Aralık’ta St.Petersburg’daki Üst Düzey İşbirliği Konseyi (ÜDİK) zirvesinde buluşacaktı. Buluşsalardı Türk-Rus ilişkilerinin son 25 yılda, özellikle 2000’lerde ne kadar geliştiğini anlatacaklar, heyecanla yeni projeleri konuşacaklardı.

Ama olmadı, “uçak olayı” ve sonrasında yaşananlar Türk-Rus işbirliğini bıçakla keser gibi kopardı. Öyle görünüyor ki, 24 Kasım öncesine dönmek sanıldığından çok daha zahmetli olacak, tahmin edildiğinden çok daha uzun sürecek.

Rusya’nın uçağının düşürülmesine duyduğu büyük öfke kolay kolay geçeceğe benzemiyor. Aslında, Türk-Rus hattındaki geriliminin azalmak bir yana tırmandığını, en azından aynı şiddette devam ettiğini düşünenlerin sayısı az değil. Moskova’nın siyasetinde yumuşama olup olmayacağı sorusunun yanıtı, Ankara’daki Rus Büyükelçisi Andrey Karlov’un Pazartesi günü Cumhuriyet’e yaptığı açıklamalarda gizli.
Karlov ilişkilerin düzelmesi için üç koşul ileri sürüyor:

-Türkiye’nin Rus uçağını düşürdüğü için özür dilemesi.

-Sorumluların cezalandırılması.

-Rusya’ya tazminat ödenmesi.

Türk tarafının tutumuna bakıldığında bu üç koşulun tamamının ya da bazılarının kabul edilmesi olasılığı son derece zayıf görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkmenistan dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamada uçak olayını Rus pilotların “hatası”na bağlamıştı.
Rusya’nın Türkiye’ye tepki olarak uygulamaya koyduğu yaptırımlar nedeniyle iki ülke arasındaki ticaret durma noktasına geldi. Krizin, Türkiye’de fazla konuşulmayan bir boyutu daha var: İki toplum arasında oluşmaya başlayan uçurum. Rusya’da yaşayan Türk vatandaşları, Rus medyasında işlenen “düşman Türkiye” algısından şikayet ediyor ve hem resmi hem de halk düzeyinde olumsuz davranışlarla karşılaştıklarını söylüyor. Geçen hafta Moskovskiy Komsomolets gazetesine mektup yazan bir anaokulu öğretmeni sınıfındaki Türk-Rus ailelerin çocuklarının arkadaşlarının sözlü tacizine uğradığını belirterek, “Trafiği altüst ederek okullara giren ideolojik araç, etrafa zehirli egzoz gazını salıyor. Henüz geç değilken, frene basma zamanı“demişti.

Yine geçen hafta Rusya 1. Kanalı’nda yayınlanan programın sunucusu  Vladimir Solovyov,  gerginliği tartışmak için stüdyoya davet edilen İHA Moskova muhabiri Fuad Malikoğlu Abbasov’un krizin çözülmesi için diyalog çağrısında bulunması üzerine sözünü keserek, “Siz bizim uçağımızı vurdunuz ve pilotumuzu öldürdünüz. Sizinle herhangi bir barış ve dostluk söz konusu olamaz!..“dedi. Türk vatandaşlarına yönelik olumsuz hava o kadar dikkat çekmeye başladı ki, Kremlin’in insan haklarından sorumlu  görevlisi Ella Pamfilova ile çocuk haklarından sorumlu yetkilisi Pavel Astohov, yaşanan siyasi krizin Rusya’daki Türkiye vatandaşlarına yönelik baskılara dönüştürülmemesi için kamuoyuna çağrıda bulunma karar verdi.

Uçağın düşürülmesinin üzerinden üç hafta geçmesine karşın Rusya’nın tutumunda yumuşama olmaması, hatta hala sertlik dozu son derece yüksek açıklamalar yapılması ister istemez kafalarda sorular yaratıyor.

Putin’in hemen 24 Kasım’da yaptığı sert açıklama Rusya’nın Suriye operasyonuyla uluslararası alanda kazandığı itibarın ve yarattığı “güçlü devlet” imajının hasar görmesine bağlanıyordu. Peki, aynı sert pozisyon neden hala devam ediyor? Gerçek şu ki, Kırım’ı ilhak ettiği için Batı tarafından yaptırımlarla cezalandırılan Rusya son iki yıldır ekonomik krizle de mücadele ediyor. Rusya Merkez Bankası’nın 2016 için petrolün varil fiyatının 35 dolar, yani son derece düşük olacağı tahmininde bulunuyor. Bu koşullarda, “Acaba Rusya yönetimi Türkiye ile siyasi krizi özellikle mi gündemde tutuyor”sorusu akla geliyor.

25 yılı aşkın bir süredir Moskova’da görev yapan, dolayısıyla “içeriden bilgi alma” olanağına sahip bir Arap gazeteci, “Kriz nasıl aşılabilir” sorumuza çok kesin bir yanıt veriyor:

“Türkiye özür dilemezse, tazminat ödemezse ve Rusya’nın kendisi için çok önemli bir müttefik olduğunu açıklamazsa inanın ilişkilerinizin geleceği bana çok karanlık görünüyor. Şu anda Moskova o kadar öfkeli ki, eğer Türk savaş uçakları Suriye hava sahasına girerse Rus S-400 füzeleri hemen vuracaktır. Bu olumsuz havayı dağıtmak için bence Türkiye hemen Moskova’ya akil adamlardan oluşan bir heyet gönderip lobi yapmalı.

Ne kadar ilginç ki, Türk-Rus işbirliğini bir üst aşamaya çıkaran ziyaret de yine bir aralık ayında yapılmıştı. Putin’in 6 Aralık 2004’deki ziyareti 512 yıllık ilişkiler tarihinde Moskova’dan Ankara’ya lider düzeyinde yapılan ilk ziyaretti. Yine ne kadar büyük bir tesadüf ki, çok değil, bir yıl önce,

tam olarak 1 Aralık 2014’de Putin yine Ankara’da Erdoğan’a “Türk Akımı” projesini önermişti.

Nereden nereye…

Daha düne kadar “Türk-Rus ilişkileri nasıl daha da gelişilir” konusu konuşulurken, şimdi “Kriz daha dibe vurmadı mı acaba” sorusu soruluyor.

Home

Diğer Haberler

Bizi Takip Edin

26,500BeğenenlerBeğen
3,252TakipçilerTakip Et
3,989AboneAbone Ol
- Reklam -spot_img

Güncel Haberler