10.1 C
Kiev
Cuma, Mart 29, 2024
spot_imgspot_imgspot_imgspot_img

MÜSİAD ‘orta gelir tuzağı’yla uyardı!

MÜSİAD 'orta gelir tuzağı'yla uyardı! - 1

MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Türk ekonomisini ‘orta gelir tuzağı’yla uyarırken 2023 Türkiye hedefinden de bahsetti.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, MÜSİAD olarak orta gelir tuzağını, kalkınma yolunda önümüzdeki yeni eşik olarak tanımladıklarını belirterek, ”Bu yeni eşiğin aşılması ve şu anda 10 bin dolar bandında olan kişi başına düşen milli gelirin, belirlenen hedefe ulaşabilmesi için yüksek bir büyüme ileyola devam etmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır” dedi.

MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Derneğin Ekonomi Danışma Kurulu tarafından hazırlanan ”Orta Gelir Tuzağı” konulu ”2012 Türkiye Ekonomisi Raporu”nudüzenlediği basın toplantısında açıkladı. 

Küresel ve ulusal ekonomideki gelişmeleri kapsamlı bir şekilde değerlendirerek hazırlanan bu çalışmanın ekonominin tüm mevcut göstergelerini analiz etmekle kalmayıp, ileriye dönük vizyon çizme özelliği de taşıdığını dile getiren Olpak, dolayısıyla, Ekonomi Raporlarının Türkiyeekonomisi için, sadece konjonktürel değil, aynı zamanda vizyoner bir tablo da çizdiğini kaydetti.

Olpak, raporun ilk bölümlerinin geçmiş yıla dair verilerin detaylı bir değerlendirmesini içerdiğini ve geçen yıl ifade ettikleri olumlu beklentileri çoğunlukla karşılandığının görüldüğünü, 2011’de yüzde 8,5 gibi ciddi bir büyüme oranın ardından, 2012’nin oldukça önemli bir dönüm noktasıolduğuna inandıklarını söyledi.

Krizin etkilerinin atlatılması ve iki yıl ardı ardına yaşanan yüksek büyümeden sonra, sıranın 2023 hedefleri doğrultusunda yeni bir mimari inşa etme aşamasına geldiğine işaret eden Olpak, bu vizyona erişmek için önlerinde 11 yıl olduğunu söyledi.

-”2023 hedefleri”-

Olpak, 2001 krizinde, yüzde 9,4 küçülen bir ekonomide, yüzde 68,5 oranında bir enflasyon, yüzde 11,9 oranında bir bütçe açığı, 200 milyar doların altında bir milli gelir ve 3 bin dolarbandında bir kişi başına düşen milli gelire sahip olduklarını, bugün gelinen noktada ise bu rakamların tamamen değiştiği bir sahneye şahit olduklarını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:

”Tek hanelere inmiş bir enflasyon oranı, yüzde 1 bandına düşmüş bir bütçe açığı oranı, 772 milyar dolara çıkmış bir GSYH ve 10 bin doları aşmış bir kişi başı milli gelir gibi birçok olumlu faktörün oluşturduğu bu tablo, 11 yıllık başarılı ekonomik performansın sonuçları olarak kayda geçmiştir.

Dolayısıyla, geçmişte yakalanan bu başarıya bakıldığında, 2023 hedeflerine giden yolun sonunda bir ışık belirmektedir. Ancak, meşakkatli bir yolculuğun bizi beklediği de bir gerçektir. Çünkü, ülke olarak, 2023 projeksiyonları doğrultusunda 25 bin dolarlık kişi başı milli gelir ve gayrisafi milli hasılası açısından dünyada ilk 10’a giren bir ekonomi hedeflemekteyiz. Bu çerçevede, küresel ölçekte bir üst sıralamaya girebilen ekonomilerin, dünya gayrisafi hasılasının en az yüzde 2,5’una sahip olduğu gözlenmektedir. Türkiye ise geldiğimiz nokta itibariyle, şu anda yüzde 1,25’lik bir dilime sahiptir. Dolayısıyla, hedefe ulaşmak, mücadeleci ve çetin bir süreci de muhakkak surette beraberinde getirecektir.”

Olpak, diğer taraftan Türkiye’nin dünyada ilk 3’e girecek kadar hızlı bir büyüme sergilerken, bugün global ligin üst sıralarında yer alan gelişmiş ekonomilerin durağan bir seyir izlediği düşünüldüğünde, ortaya çıkan avantajların da, bu zorlu süreçte iyi kullanılması gerektiğine işaret ederek, ”Böyle bir ortamda, bir taraftan milli gelirimizi dünya liginde yukarılara tırmandırmayı hedeflerken, bir taraftan da, yüksek gelirli ve gelişmiş ülke statüsüne ulaşma hedefini de birlikte başarabilmeliyiz. Bu çift başlı bir hedef de taşıyor” dedi.

-”Orta Gelir Tuzağı”-

Bu hedeflere ulaşma konusunda, MÜSİAD olarak 2012 Ekonomi Raporunun ana temasını oluşturan konunun ”Orta Gelir Tuzağı” olduğunu belirten Olpak, bu kavramın orta gelirli ülke statüsüne kavuşmuş ülkelerin, çok uzun yıllar boyunca bu seviyede kalıp, yüksek gelirli ülke kategorisine geçememesi şeklinde tarif edildiğini, nitekim bu ülkelerin hızlı bir büyüme ile düşük gelirli ülke olmaktan kurtulabildiğini, ancak orta gelir düzeyine ulaştıklarında yavaşlamaya başladıklarını anlattı.

Olpak, bu ülkelerin düşük büyüme hızlarıyla, tabiri caizse, uzun süre yerlerinde saydıklarını ve adeta bir sarmalın içinde hapsolduklarını dile getirerek, Tayland, Filipinler ve Malezya’nın yanı sıra çok sayıda Latin Amerika ve Güneydoğu Asya ülkesinin de bu tuzaktan hala çıkamadığını kaydetti.

Nail Olpak, şunları kaydetti:

”Türkiye’nin de, orta gelir grubundan sıyrılarak 25 bin dolarlık bir hedefe ulaşması ve gelişmiş ülkeler arasına girebilmesi için, birçok ülkenin karşı karşıya kaldığı bu tuzağın bilincinde hareket edip, atacağı adımlara şimdiden dikkat etmesi önemlidir. Bu nedenle biz, orta gelir tuzağını, kalkınma yolunda önümüzdeki yeni eşik olarak tanımlamaktayız. Bu yeni eşiğin aşılması ve şu anda 10 bin bandında olan kişi başına düşen milli gelirin, belirlenen hedefe ulaşabilmesi için kabaca aritmetiksel bir hesap yapıldığında, yüksek bir büyüme ile yola devam etmemiz gerektiği ortaya çıkmaktadır. Son dönem itibariyle Türkiye’nin büyüme hızının ortalama yüzde 5’lerde seyrettiği göz önüne alındığında, önümüzdeki dönemde yapmamız gereken hamle, bu hızı artırmamız ve böylelikle bir sonraki çıtayı kısa sürede atlayabilme gücüne ulaşmamız olmalıdır.”

Olpak, sürdürülebilir yüksek büyümeyi başarmak için sihirli reçetenin, verimliliği ve rekabet gücünü artıracak politikalar olduğunu, buna en güzel örneğin de orta gelir aşamasını, teknolojiye ve inovasyona yaptığı yatırımlarla kısa sürede aşarak yüksek gelirli ülke statüsüne erişen Güney Kore olduğunu kaydetti.

”Verimlilik odaklı yeni ekonomi mimarisi”

Türkiye’nin de verimlilik odaklı yeni bir ekonomi mimarisinin, tuzağı atlayarak ilerlemesi için en öncelikli çözüm olduğunu dile getiren Olpak, şunları kaydetti:

”Bu gelişmeler ışığında, 2023 hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir büyümeyi sağlamak için bugün mevcut durumda başarıyla uygulanan, iç pazarı soğutmayan üretim politikası ile tüm dünya pazarlarına ihracatı teşvik eden, yüksek rekabet gücüne dayalı ve cari açık sorununu minimize eden üretim politikalarından oluşan, karma büyüme modeline ısrarla devam edilmelidir.

Bundan sonrası için kritik olan ise modelin özellikle rekabet gücünü artıracak ve cari açığı minimize edecek şekilde yeni bir mimariyle şekillendirilmesi olacaktır. Sonuç olarak, başarılı bir büyüme modeli için gerekli dinamikleri, makro, mezzo ve mikro seviyeler için ayrı ayrı ele almak gerektiğine inanıyoruz.

Özetle, GSYH dinamiklerini irdeleyen, basiretli para politikası, ihtiyatlı finansal regülasyon ve disiplinli mali politikaları içeren makro…Ekonominin oyuncularını doğrudan etkileyen üretim politikası, teknoloji politikası, istihdam politikası, eğitim politikası, yatırım politikası, tasarruf politikalarından oluşan mikro bakışın yanı sıra sektörleri de ele alan mezzo düzey bir analizle, üçlü bir model kurarak, oluşturulacak politikalar, ekonomimizin resmini bir bütün olarak çekmemizi sağlayacaktır. Zaten hedeflenen kalkınma modelinin başarısı da, işte bu 3 seviyeli politikalar arasındaki güçlü ilişkiye sıkı sıkıya bağlıdır.”

Nail Olpak, bütün bunların yanı sıra Türkiye için içselleşmiş bir istikrar ortamı, bizi daha da ileri götürecek, toplumsal mutabakata dayalı, demokratik ve sivil bir anayasa, yeni bir ekonomik gelecek tasarımı ve eğitim-bilim dönüşümü gibi devasa hamlelerin atılmasının zamanı olduğunu, bu adımların başarılı sonuçlara ulaşması için de mutlaka, etik modeller eşliğinde istişareye açık, katılımcılığı, şeffaflığı ve hesap verebilirliği içeren çok kaliteli bir yönetişim sürecine ihtiyaç bulunduğunu söyledi.

”Zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var”

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Olpak, Türkiye’nin kişi başına milli gelirinin 3 bin dolardan 10 bin 500 dolara başarılı bir şekilde geldiğini, ama bundan sonra 10 binden 25 bin dolara sıçramanın hedeflendiğini belirtti.

Olpak, ”Bu 3 binden 10 bine gelmek kadar kolay değil. Bundan sonraki süreç için kendi içinizde yapacağınız bir zihniyet dönüşümüne ihtiyaç var. Bunu yapamazsınız mevcut durumdan mutlu, 10 bin civarında gezen bir yerde takılıp kalıyorsunuz” dedi.

2012 yılı tahminleri

Nail Olpak, MÜSİAD’ın 2012 yılı tahminlerine ilişkin olarak da, büyüme hedefinin yüze 4, enflasyonda yüzde 7,5 beklenti, bütçe dengesinin GSYH’ya oranının yüzde 1-1,5 arasında devam edeceğini, cari açık beklentisinin 60 milyar dolar civarında olmasını, cari açığın GSMH’ya oranının yüzde 7,5 civarında olacağını, işsizliğin de tek hanede kalacağını ve yüzde 9,5 civarında seyredeceğini öngördüklerini kaydetti.

AR-GE ve inovasyonda Türkiye’de ikili bir sorun bulunduğunu, birinin Ar-Ge ve inovasyona yapılan  yatırımların yeterli düzeyde olmaması, ikincisinin de ürüne geçişte istedikleri seviyeye gelmemek bulunduğunu söyledi.

Türkiye’nin katma değeri yüksek ürünler üretmesi gerektiğini, bunun ihracat açısından değerlendirildiğinde geçen yıl 135 milyar bu yıl 140 milyar dolar olması öngörülen ihracatın adetsel bazda 3,5 kat artırarak 500 milyar dolara çıkarıldığında, karşılığında yüksek teknolojinin yakalanamadığını göreceklerini ifade eden Olpak, niteliği artmayan bir ihracatın milli geliri artırmış ama kişi başına milli geliri artıramamış bir tablo ile karşı karşıya kalacaklarını söyledi.

Türkiye’nin 2 zor hedefi

Olpak, Türkiye’nin burada kendisine 2 zor hedefi seçtiğini, bir taraftan GSYH açısından ilk 10 ülke arasına girme hedefi ile kişi başına milli geliri 25 bin dolara çıkarmanın başlı başına iki ayrı hedef olduğunu belirterek, ”Çift başlı hedef, zor bir hedef. Türkiye bunu aşmak istiyorsa bu iki hedefi birlikte gerçekleştirecek dönüşümü de sağlamalı” dedi.

Çin’in dünyada GSYH  sıralamasında 2. sırada yer aldığını ama kişi başı milli gelir sıralamasında öyle olmadığını dile getiren Olpak, ”Türkiye’nin hedefi zor bir hedef. Kore’nin dışında başarmış ülke var. Japonya ve küçük Avrupa ülkeleri var. Sadece tuzak orta gelirde değil, orta gelirde de var. Japonya ve Yunanistan buna örnek” dedi.

Olpak, cari açıkta kısa dönemde çözüm görünmediğini, dile getirilen sorunlardan kurtulunması halinde bunların cari açığa da olumlu etkisinin olacağını söyledi.

Türkiye’nin 2008 krizinden bugüne kadar hem iç pazarı canlı tuttuğunu, hem de ihracat pazarlarını ciddi şekilde artırmaya çalışarak karma model uyguladığını, kendilerinin büyümenin hem iç pazar dinamiği hem de ihracat dinamiğinin aynı şekilde ayakta tutulması gerektiği görüşünde olduklarını söyledi.

Kaynak: AA

Diğer Haberler

Bizi Takip Edin

26,500BeğenenlerBeğen
3,252TakipçilerTakip Et
3,989AboneAbone Ol
- Reklam -spot_img

Güncel Haberler